Ocak 02, 2015

Bir yolun kapanması; yalanlar ve gerçekler

Hayatta bazı şeyleri yaşamadan içinde olmadan anlayamıyormuşsun. 30 Aralık 2014 günü benim başıma gelenler de bir Türkiye gerçeği olmakla birlikte, belki de bir fillerle çimen hikayesiydi. O gün neler mi oldu; buyrun tüm detayları ile anlatmaya çalışayım.

 

Salı günü sabah 10 arabasıyla Nilüfer Turizm'den biletli Bursa-İzmir eve dönüş
otobüsüme bindim ve yola çıktık. Susurluk'ta kar yağışı vardı ama kar örtüsü normaldi. Yolda da bir sıkıntı yoktu. Tam vaktinde 12 sularında Balıkesir
otogarına vardık. 15 dakika moladan sonra yolumuza devam etmek üzere kalktık. Yaklaşık 40km gittikten sonra 13 civarlarında durduk. Ve duruş o duruş. İlk bir saat ne olduğunu anlamadan geçti, kaza mı var, kardan yol mu kapandı. Tek görebildiğimiz önümüzdeki tırlar ve karşı yoldan geçen tek tük arabalar. Yaklaşık 15:15'te yani biz durduktan tam 2 saat sonra polisin müdahalesiyle tırların arasındaki hususi araçların manevra yapabilmesi sayesinde yolun bir kısmı boşaltılmaya çalışıldı. Ufak araçlar geriye döndürüldü. Bu işlem bir saat kadar sürdü. 16:30'da önümüzden ayrılan hususi araçlar sayesinde ayrık ayrık tırlar ve bizim otobüs yolda bulunuyordu. Bu işlemden sonra, önümüzde kısım kısım boşalınca bi umut yolun açılabileceğini düşündük. Sanıyorum şöförümüz de öyle düşündü ki 17'ye doğru boşalan kısımlara ilerledi. Arada yolu boşaltmaya çalışan polislere son kek ve pohaçalarımızı da verdik. Dışarda tipi, yolu kaplayan bir-bir buçuk santim kar, arabada artık iyice huzursuz olan ve durmayan bir bebek sayesinde kavşağa da yakınlaşmamızın şansıyla önümüzdeki bir iki tırın manevrasıyla karşı yola geçip Balıkesir'e dönüşe doğru yola çıktık. Dönüş yolunda sanki uzun yıllardır orda kalmış gibi gözüken tüm üstü karla örtülmüş arabaları, kilitlenmiş trafiği ve 40 km'lik o yoldaki bölüm bölüm arada kalmış iki jandarma arabasını görebildim sadece...




Balıkesir otogarına vardığımızda aslında şunu anladım; biz şanslıydık ve kavşağa yakındık dönebildik. "Burda bekleyeceğimize bari birşey yapayım" diyen Nilüfer Otobüs Şöförünün de bunda payı büyüktü. İnsiyatif aldı ve uyguladı. Bu kararın aslında hayatımızı kurtardığını da ertesi gün televizyonlarda yolda kalmış insanları gördüğümde anlayabildim. 19:30 civarlarında Balıkesir terminaline vardığımızda büyük bir insan kalabalığıyla karşılaştım. İlk başta karnımı doyurmaya ve ihtiyaçlarımı gidermeye odaklandım. Ardından yavaş yavaş herkesin bu terminalde mahsur kaldığını anlamaya başladım. Sonra seçeneklerimi gözden geçirdim. İzmir'e gidemiyordum. Bir Türkiye gerçeği olarak ileri gidemiyorsan mecburen geri gideceksin aylin diye düşündüm. Nilüfer otobüslerinde yer yoktu. Araçlar da İzmir'den rötarlı geliyorlardı. Metro firmasından 9'da terminalde olacak araç için Bursa'ya dönmek üzere bir bilet bulabildim zar zor. Otobüsün gelmesini beklerken İzmir yolu ile ilgili de diğer bekleyen birçok yolcu gibi sık sık Nilüfer'in masasından bilgi almaya çalışıyordum. Zaten karanlık çöktükten sonra o yolun açılmayacağına inandığımdan, işlerin her geçen dakika kötüye gittiğini orada mahsur kalmışken idrak edebilmiştim. 

Ben bir şekilde gece 12'de olsa çıkış noktama Bursa'ya varabildim. Vardıktan sonra da yol ile ilgili bilgi almak için Karayolları'nın internet sitesine girdim. Çok başka yollar ile ilgili komik açıklamalar bulunan bu resmi sitede Balıkesir-İzmir yolu ile ilgili tek bir haber yoktu. Bilgi alma telefonu 159'u aradım. Telefonu açan Bey'e yolun ne durumda olduğunu ve tıkanmanın neden kaynaklandığını sordum. İlk kurduğu cümle aynen şu oldu; "Taşeron firmanın yetersiz ekipmanları ve geç müdahale etmesinden kaynaklı sorun oldu" dedi. "Tırlar yetersiz donanımlarla kara hazırlıksız yakalanınca ufak kazalar, kaymalar olmuş ve yolu tıkamışlar" 'Peki yol ne durumda' dedim. "Yaklaşık 15 dakika önce açıldı haberini aldık" dedi. Neden internet sitenizde haber yok, bilgi yok dedim; "telefon var siz bizi arayın her zaman bilgilendiririz" dedi. 'O halde sabah yine arayacağım, memleketime dönmek istiyorum yolun durumunu öğrenmeden tekrar yola çıkmam' dedim. "Tabi arayın" dedi ve konuşmamız sonlandı. Bu konuşmadan anladığım şuydu ki yolun bu durumu ile ilgili iki suçlu vardı; "taşeron firma ve donanımları eksik yola çıkan tırlar". ve ben de öyle büyük bir aptaldım ki taşeron firmayı ihaleyle alanın, bu ülkenin karayollarını özelleştirenin ve donanımları eksik tırların yollara çıkmasına izin verenin kim olduğunu anlayamıyordum. 

Sabah 159 nolu numarayı 8 ile 10 arasında defalarca aramama rağmen kimse açmadı. Ne Balıkesir terminalinde ne de Bursa terminalinde Nilüfer bürosu telefonları açmadı. Balıkesir Belediyesini aradım, açmadı. Balıkesir valiliğini aradım, bir bayan açtı yolun hala kapalı olduğunu ayrıca Susurluk yolunun da kapandığını söyledi, en iyisi evinizden çıkmayın dedi. Aklım sabahın o saatinde hala Balıkesir terminalinde mahsur kalan insanlardaydı. Terminalin ana numarasını aradım, kimse açmadı. Terminaldeki neredeyse bütün firmaları aradım açmadılar. Saat 11'e doğru Ulusoy firmasına ulaşabildim ve telefonu açan Bey'den insanların dün akşam 8'den beri hala orada olduğunu ve beklediğini öğrenebildim. Afad'ı aradım, yolda mahsur kalanlara da gerekli gıda yardımının yapıldığını söylediler. Elbette insanların istediği gıda değil, yolların açılmasıydı. Susurluk bölge trafiğin telefonunu 155'ten aldıktan sonra orayı aradım. Yolun açılmasının zor olduğunu sonunda söyleyen dürüst biri vardı telefonun öbür ucunda...

Artık şuna emindim ki 31 Aralık öğlen saat 12'de, tam 24 saattir Türkiye'nin en işlek yollarından biri Bursa-İzmir yolu trafiğe kapalıydı ve açılacak gibi de gözükmüyordu. Cnntürk'ü, Ntv'yi, Habertürk'ü, Hürriyet gazetesini, Cumhuriyet Gazetesini, Balıkesir'in yerel gazetelerini tek tek aradım. Hepsine söylediğim tek şey şuydu; insanlara doğru bilgi ulaştırın, Balıkesir terminaline gidin, haber yapın. O sırada NTV'de üst üste iki bültende yolun açıldığı haberini yapıyorlardı utanmadan. O haberi görünce 2. kez NTV'yi aradım. "Ayıptır, günahtır dedim, yolun açıldığı filan yok siz nasıl böyle haber yaparsınız, insanlar sizi izleyip ya yola çıkarlarsa, gidin ekip gönderin, insanlarla konuşun da öğrenin gerçekleri biraz" dedim. Bir de yine utanmadan "4 günlük tatili fırsat bilenlerin yollara çıkmasıyla" diye haberlere başlıyabiliyorlardı. Hayır canım o yol, tatil ilan edilmeden çok önce tıkandığı gibi, tatil ilan edildikten sonra da gerçekleri saklayan devlet ve ona çanak tutan medyanın ortak saklama girişimleriyle yola çıkmalarına izin verilen çünkü haberleri olmayan insanların daha da sıkıştırmasıyla tıkanmıştır. Sonuç olarak 48 saatten fazla o yolda mahsur kalan insanlar için bu yazıyı yazmak boynumun borcudur. Burda okuduklarınız bir Egeli şımarıklığıyla, tıkanan yola ve saatlerce yolda geçirilen zamana bir sitem değil. Sorun gerçeklerin saklanması, sorun ülkende sahipsiz kalmak, kimsenin sorumluluk almamasıdır. Fillerle çimen hikayesine gelirsek 25 Aralık günü "Karayollarında deprem" başlığıyla gündeme gelen haberde genel müdürlerin, daire başkanlarının görevlerinden alındıklarından bahsediyordu. İnsan "acaba mı" diye sormadan edemiyor. "Acaba yine fillere kurban mı gittik"...

Bir şekilde bizi o yoldan kurtaran, krizi yönetmesini bilen Nilüfer Otobüs Şöförüne (İsmi aklımda kalmadı ama ulaşmaya çalışıyorum), beni geç de olsa çıkış noktama ulaştırabilen Metro firmasına, telefonda doğru bilgi veren Balıkesir Valiliğindeki kadın çalışına, yine aynı şekilde gerçekleri söyleyen Susurluk Bölge trafik ekiplerine teşekkür ediyorum.